7 Nisan 2023

Storytel'de dinlenesi

Kitap okumak için uygun zaman yaratmak giderek zorlaşıyor. Gün içerisinde ev işleri sırasında, araba kullanırken veya yürürken kitap dinleyebilmekse müthiş bir fırsat. Yine de ilk duyduğumda kitap okumakla aynı tadı vermeyeceğine dair ön yargılarım nedeniyle bir süre Storytel edinmek konusunda  çekimserdim. Diğer taraftan Aydoğan Temel, Burak Sergen, Damla Sönmez, Mert Fırat ve Yiğit Özşener gibi karakteristik seslere sahip kişiler, öyküleri başka bir seviyeye taşıyabilir diyerek daha fazla dayanamadım. 

Kitap dinlerken bir şeyi de keşfettim. Benim en iyi öğrenme yolum işitsel olabilir. Defalarca okuduğum, izlediğim şeyleri unuturken dinlediğim kitapları unutmuyorum. Belki de seslendirenlerin ses tonları ve vurguları öyle yerinde ki, her şey gözümde canlanıyor. Bu anlamda benim bazı favori kitaplarım oldu. İnanılmaz melankolik ses tonuyla Kirke ile özdeşleşen Damla Sönmez, bana Ben, Kirke kitabını çok sevdirdi. Ama hiç şüphesiz konuya bakmaksızın dinlemeyi en sevdiğim sesler Aydoğan Temel ve Kubilay QB Tunçer oldu. 

Kitaplardan ise biraz sense of humor için Boğulmamak İçin (George Orwell) ve İnsanlar (Matt Haig); hayatı sorgularken yardımcı olması için Suç ve Ceza (Dostoyevski) ve İnsanın Anlam Arayışı (Viktor Frankl); aşk, entrika, dram vb. için Akhilleus'un Şarkısı (Madeline Miller) ve Uğultulu Tepeler (Emily Btonte) dinlemek için çok uygun kitaplar. 

Kitap dinlemenin bir dezavantajından da bahsetmem gerekir. Örneğin Suç ve Ceza gibi bir kitabı dinliyorsanız işiniz çok zor. Çünkü karakterlerin hem tam isimleri, hem aile ve arkadaşlarınca söylenen farklı takma isimleri var. Mesela Avdotya Romanovna Raskolnikov'a aynı zamanda Dunya'da denildiğini ben çok geç algıladım. Tabi hikaye akıp giderken 'bir dk ya Dunya kim şimdi olaylara pat diye girdi de Rodyacığıma akıl veriyor' dedim ara sıra. O yüzden bu kitapları sakin kafayla odaklanarak dinlemek lazım. Ara ara da isimleri google'lamak lazım :) Yeri gelmişken Suç ve Ceza'yı övmek de gerek. Dostoyovski'nin övülmesi de bana kaldı çünkü. Kitapta Raskolnikov'un dünyasına dalarken, kendi kendine konuşan bir deliyi dinler gibisiniz. Bir taraftan da satır aralarında öylesine düşünmenize yol açan, hayatı sorgulatan cümleler de geçebiliyor. Kitaptan bir alıntı ile bitirelim:

"İnsanlar doğa yasası gereği iki sınıfa ayrılırlar, aşağı sınıf -sıradan insanlar- dediğimiz insanlar ki, tek görevleri, kendileri gibi bir takım yaratıkların çoğalmasına yarayacak materyal görevi görmekten ibarettir. Bir de, kendi çevrelerine yeni bir söz söyleme yetenek ve hakkını kendinde gören insanlar sınıfı... (...) Birinci grup, yaratılışları gereği tutucu insanlardır. Uysal bir yaşam sürerler, boğun eğerek yaşamayı severler. Onlar böyle bir yaşamda gururlarını incitecek hiçbir şey görmezler. İkinci sınıfa gelince; bunlar sürekli yasanın sınırlarını aşarlar, yeteneklerine göre yıkıcıdırlar veya buna yatkındırlar. Bugünün, daha iyi şeyler adına yıkılmasını isterler. Ama bunlardan birinin idealine erişmesi için bir ölünün, hatta bir kan gölünün üzerinden atlaması gerekse bile, bence büyük bir gönül rahatlığı ile kendine bu kan gölünün üzerinden atlama iznini verebilir." Dostoyevski

0 yorum (+add yours?)

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails

Etiketler