28 Ekim 2012
Favori Barış Manço Şarkısı
Barış Manço'nun fazla bilinmeyen bir şarkısı. Nostaljik şarkıların bazıları fazlaca popüler olup artık can sıkmaya başlamışken, bu şarkıyı hiç duymayan büyük bir çoğunluk var. İyi ki de çok bilinmiyor. Şarkıya neden bayıldığımı anlatmak isterdim ama betimleme yeteneğim pek iyi değildir. Şarkıyla ilgili yorumları okuyunca herkeste aynı etkiyi yarattığını da anlamış bulunuyorum. İnsanın şarkıyı dinleyince birine aşık olası geliyor. Şarkının benim için önemi büyük olduğundan, bu şarkıyı beğenmeyecek ruhsuz biriyle ilişkimi kesebilirim o derece:V Yumuşak, duygusal, garip bir şarkı. Gitarı ayrı flütü ayrı güzel. Klibiyse basit ama aynı gariplikte. Hele ki ellerin kavuşamadığı sahne ve Barış abinin kayadan peri bacası yontması vardır ki klipte unutulmaz sahnelerdir. Üst üste dinleyeceğinize emin olduğum şarkının can alıcı sözleriyse 'yaşam denen uykudan uyanmasını bilen yar ola' kısmıdır:V
göklerden daha mavi
denizlerden daha derin
topraktan güzel kokan ne ola
rüzgardan daha serin
başaklardan daha nazlı
ayışığından daha ılık ne ola
ahu gibi gözleri baktıkça yürek yakan yar ola
denizlerden daha derin
topraktan güzel kokan ne ola
rüzgardan daha serin
başaklardan daha nazlı
ayışığından daha ılık ne ola
ahu gibi gözleri baktıkça yürek yakan yar ola
Etiketler:
Müzik
14 Ekim 2012
1900'lerde İngiliz Tarzı
Yeni keşfettiğimiz İngiliz dizisi Downton Abbey sayesinde ilgi alanım artık 1900'ler. Bu dönemin ilk yarısıyla ilgili filmleri çoktan izledim. Başta Düşes, Aşk ve Gurur olmak üzere. Dönemin aşklarının dizi/filmlere bu kadar konu olmasının nedeni malum. Duygularını gizlemek, aşkından ölsen de susmak filan filan. Bunlar aşkı ilginç kılan şeyler, ayrıca bu yöntem sayesinde kavuşmanın önemini anlar ve aşkınızın ömür boyu sürmesini sağlayabilirsiniz. Ha bir de duygularını en çok kim saklayabilirse ona seyirciyi kanser etme ödülü verilmeli diyorum artık. İngilizlerin aslında dünyanın en muhafazakar toplumlarından biri olduğunu hatırlatmama gerek yok. Victoria dönemi de bu açıdan çok meşhurdur. Kadın-erkek ilişkileri, her iki cinsiyetinde hayatını zorlaştırır nitelikteymiş. Kadınlar asil bir aileden geliyorsa elbette ki iyi bir koca bulabilir. Ama dünya güzeli de olsanız asil bir aileniz yoksa şansınız da yok demektir. Bu durumdaki insanlar için de metres almayı yasallaştırmışlar. Aslında bizim kültürümüzü beğenmeyen toplumların da böyle ayıpları olduğunu öğrenince şaşırıyoruz. Her neyse yargılamayı sonraya bırakıyorum. Asil koca bulmaktan bahsetmişken kolay olmadığını da söyleyebiliriz. Şöyle ki ne kadar şık ne kadar süslü olurlarsa işler o kadar yolunda gidiyormuş. Zaten kadınların toplumda evlenmek ve davetlere katılmak dışında pek bir fonksiyonu yok gibi görünüyorken, kadınlar kendilerini giyinmeye vermiş. Genel olarak bakıldığında harika bir dönem. Özenmemeniz için bir neden yok gibi. Erkeklerin kibar, inanılmaz şık, düşünceli ve aşk yaşamaya çok hevesli halleri ile kadınların zarafeti buluşunca kıskanıyoruz haliyle. ama şöyle bir düşündüm de bu kadar işe yaramaz işlerle uğraşıp hayatımı entrikaya ve iyi bir koca bulmaya adamanın sonu nedir? Bir işe yaramamak, rahat giyinememek ve aristokrasinin izin verdiği kadarını yapabilmek intihar sebebi olabilir. Ayrıca bir asil olarak doğmama ihtimaliniz de var ki, hayatınız o dönemde İngiliz asillerine hizmet eden 1 milyon küsür hizmetçiden biri olarak geçecektir. İşi uzattım da uzattım, amacım sadece kıyafetleri sergilemekti. Bu arada fotoğraflar The Metropolitan Museum of Art sitesinden alınmıştır.
Etiketler:
Kültür Sanat,
Moda Dekorasyon,
TV
10 Ekim 2012
Cracow Handmade Chocolate
Burası Krakow'da Rynek Glowny'e çıkan sokaklardan birindeki çikolatacı. Yalnızca el yapımı çikolatalar var. El yapımı çikolatanın diğer çikolatalardan ne farkı var demeyin. Pis boğaz denilebilecek türden iştahım olduğundan dükkan benim için çok tehlikeli bir yer. Sütlü çikolata, bitter ve beyaz çikolata mevcut. Bunları ayakkabı, ayıcık, kalp, at nalı vb. şekillerde bulmak mümkün. Bir de bir kap çikolatanın içine fındıkların bütün şekilde boca edildiği çeşitler var ki öyle böyle değil. Kısacası burda çeşitlerin sonu yok.
Dükkanın mutfağı herkesin görebileceği şekilde caddeye bakıyor. Burda çikolatanın eritildiği ve karıştırıldığı yerleri ve şekil verilen kalıpları görebilirsiniz. Fiyat konusunda bir kaç kişilik hediye çikolata almak isterseniz o zaman pahalı olabiliyor. Biz her girdiğimizde bir iki parça aldığımız için pahalı gelmedi. Pierogi ve el yapımı çikolata dışında anlatacak bir şey bulamadığımdan Krakow gastronomisi yazı dizime son veriyorum. Türk yemeklerinin tadını çıkarınız şimdilik hoşçakalın!
Etiketler:
Gezi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Etiketler
- Doğa (5)
- filmler (39)
- Gezi (6)
- Kitaplar (11)
- Kültür Sanat (7)
- Moda Dekorasyon (4)
- Müzik (11)
- Özel Günler (5)
- TV (7)