13 Haziran 2010

Tütün


Toplumcu gerçekçi akımın büyük ustalarından Dimitır Dimov'un yazdığı kitap, tütün dünyasındaki en üst tabakadan en alt tabakaya kadar çeşit çeşit insanın hikayesini anlatır. Tütün yapraklarının işlendiği atölyelerin tozlu, acı havasında çalışan, benizleri solmuş, ciğerleri çürümüş kalabalık bir insan topluluğu ve onların karşısında sömürgen bir avuç işbirlikçi. İkinci Dünya Savaşı öncesinde başlar roman ve savaş sonuna kadar toplumun on yıllık dünyasını aktarır. Dimov, bu romanını 1951 yılında yayımlayınca büyük tepkilerle karşılaşmıştı. Bu tepkiler, romanda anlatılan kişilerin hepsinin yaşayan insanlar olmasından kaynaklanıyor. Karakterlerini çok yönlü işlemiş, insanın ne tamamen kötü ne tamamen iyi olabileceğini göstermiştir. İnsanlar iyi ya da kötü olarak doğmaz, içinde yaşadıkları toplum düzeni onları iyi ya da kötü yapar, diyordu. Kitabı önce büyük tepkiler aldıysa da, sonunda Dimov, bu romanıyla milyonların yazarı olmayı başarmıştır.
Kitap, o dönemin gerçeklerini anlamak açısından çok önemli. Tütün, onu işleyenler için hem ekmek kapısı hem de ölümlerini hızlandıran, hayatlarından çıkaramayacakları bir şeydi. Bu kadar eziyetle işlenen tütün, bazıları içinse sömürmek için bir araçtı. Tütün etrafında binlerce aile, binlerce hayal ve daha iyi koşullar için feda edilen onlarca can. Tütün imparatoru Boris'e karşı, ona benzememekte kararlı olan kardeşinin tütün insaları için verdiği mücadele. Yazar, farklı yerlerdeki insanların farklı hayallerinden yola çıkarak onları tütünün etrafında toplamış.

10 Haziran 2010

Vaad Edilen Cennet

Paradise Now
yönetmen: hany abu-assad
oyuncular: kais nashef, ali suliman, lubna azabal

55.berlin film festivali'nde altin ayi adayi ve 2006 Oscar ödüllerinde en iyi yabancı film dalında aday olmuştur. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü ödülü ve Berlin'de "En İyi Avrupa filmi mavi melek ödülü"nü de almıştır. Böylesine ses getiren bir film olması boşa değil gerçekten.

Vaad edilen cennet, Filistinli iki arkadaşın işgal altında yaşamaktansa canlı bomba olup kahramanca ölmeyi, bu yola nasıl girdiklerini anlatıyor. Filmde verilmek istenen mesaj için ünlü bir oyuncuya ya da Hollywood efektlerine gerek duyulmamış. Tamamı Batı Şeria'daki Nablus’ta çekilen film, intihar bombacılarının bakış açısını daha önce görülmemiş bir şekilde ve tarafsız olarak aktarıyor.
Ne zaman öleceğini, nasıl öleceğini bilmek, kendini kurban etmek, insaların düşünüp de anlayamadığı bu işe girişen insanların neden bunu yaptığını anlamanın en kolay yolu bu filme izlemek bence.

Bombacıların herkese yansıtıldığı gibi aslında aşırı dinci olmadığını, bunu yapmalarının sadece dinle ilgili değil, yaşanılan insani şartlarla ilgili olduğunu anlatmıştır.

-ya sonra ne olacak?
- iki melek gelip sizi alacak.
- emin misin?
- kesinlikle.

Filistin'de yaşamaya çalışan iki arkadaşın bir akşam intikam için bombacı olarak seçilmeleri ve bunu inanılmaz derecede sakin karşılamalarından anladığım şey, ölümden hiç korkmadıkları ve her an zaten ölüm tehlikelerinin olması.  
Filmin başında tereddüt eden Said ,"bir hata yapmıyoruz değil mi" diye sorduğunda Halid başka seçenek olmadığını söyleyen taraftı. Planda sorun çıkınca birbirinden ayrı düşen Said ve Halid ertesi güne kadar eylem üzerinde farklı düşünmeye başlamışlardır. Said'in ölen babasının işbirlikçi olması ve ailesinin bu utançla yaşaması, Said'in kahramanca ölümüyle çözülebilecektir. Halid ise bundan başka bir yol olabileceğini düşünmeye başlamıştır. Filmde "İsrail'le nasıl mücadele edilebilir?" sorusuna 2 farklı cevap verilmiştir. Biri Halid'in seçimi diğeri Said'in seçimi.

suha- iyi de sinemayı niye yaktınız ki?
said- sinemayla ilgili değil, israil'e idi eylem. batı şeria'da çalışanlara yolu kapamışlardı...ve biz de bunu protesto için sokaklardaydık. eylem sinemada sona erdi ve orayı ateşe verdik.
suha- niçin sinema?
said- niçin biz?
Said'in son bölümde uzun uzun konuşurken söyledikleri, filmin anlatmak istediklerinin özetiydi.
'onlar hem zulmeden hem de kurban olabiliyorlarsa, benim de hem kurban hem de katil olmaktan başka seçeneğim yok' 
Temiz su için, annesine söylemek istediklerini veda kasetinde de söyleyen Halid, Filistinlilerin en büyük sorunlarından birinin de su filtreleri oldugunu gösteriyor.

8 Haziran 2010

Sen Uyurken

Lucy, metro istasyonunda gişe görevlisidir. Her gün metroya binen Peter'ın görünüş olarak tam hayallerindeki erkek olduğunu düşünmektedir. Ancak Peter, Lucy'nin farkında bile değildir. Bi gün Peter raylara düşerek bayılır ve Lucy onu kurtararak hastaneye götürür. Peter'in ailesi onu Peter'ın nişanlısı sanar ve Lucy'de bişey diyemez. Komada olan Peter'ın ailesiyle vakit geçiren Lucy, bu güne kadar yalnız olduğundan, onlarla olmaktan çok mutludur. Bu yüzden yalanı sürdürür. Ancak Peter'ın kardeşi Jack'in ortaya çıkmasıyla Lucy, yeni tanımaya başladığı Jack'tan hoşlanır. Lucy, hiç tanımadığı komadaki bir adamın sevgilisi rolünü yapmakla gerçekten bulduğu aşkı yaşama arasında ikileme düşer. Bir Sandra Bullock hayranı olarak filmi çok beğendim.

4 Haziran 2010

Sherwood mobilyalarına bayılıyorummm!!

Sherwood mağazasıyla geçen yıl tanıştım ve o gün bugündür başka mobilyaları beğenmez oldum. Mobilyaların ingiliz havası mükemmel. Tüm gün oturup eşyaları izleyebileceğimi farkettim. Burdan evi döşesek bize kaça patlar diye babam merak ederek hesap çıkarttı:D Kendisi osmanlı tarzı takılsa da, bu ingiliz eşyaları beğenmeyecek biri olamaz. Evimi bundan başka nasıl döşeyebilirim ki:D
Yatak odası dediğin böyle olmalı...
Koltuk çok spor ve şık...

Related Posts with Thumbnails

Etiketler