1 Aralık 2013
Mutluluk mutlaktır, karşılaştırmaya gelmese hiç
"Bilmiyorum, hangi öç alıcı el, toplumun örttüğü renkli perdeyi birdenbire kaldırıverdi. Benim kadar sizin de bildiğiniz şu kurbanların birçokları gözlerimin önüne geldi. Benim yola çıkışımdan birkaç gün önce, can çekişir bir durumda Normandiya'ya giden Mme de Beauseant! Adını kirleten düşes de Langeis! ... korkunç ölümle ölen Leydi Brandon! Çağımız bu tür olaylar bakımından çok verimli. Belki Mme de Mortsauf'u da öldürecek olan kıskançlığa yenilip de zehir içen şu zavallı genç kadını kim tanımadı? .....
Toplum ve bilim, bu mahkemesi bulunmayan cinayetlerin suç ortaklarıdır. Kederden de, umutsuzluktan da, aşktan da, gizli düşkünlüklerinden de, durmadan dikilip kökünden sökülen, bir türlü meyve vermeyen umutlardan da kimsecikler ölmezmiş gibi gelir. Yeni terimlerde her şeyi açıklamak için hünerli sözcükler var: Gastrit, perikardit. Adları kulağa söylenen, iki yüzlü gözyaşlarıyla yola çıkarılan tabutların geçiş belgesi olan binlerce kadın hastalığı. Bu yıkımın altında bizim bilmediğimiz bir yasa mı vardır? Uysal, sevgi dolu yaratıklarla beslenen zehirli bir can mı vardır? Tanrım! ben de kaplanlar ırkından mıyım?" Balzac.
20 Temmuz 2013
Maeve Binchy
İrlandalı bir yazar olan Maeve Binchy'nin romanlarını severek okurum. Bloguma yazmaya karar verip şöyle bir hayatına göz atınca geçen yıl ölmüş olduğunu da öğrenmiş oldum. Kendisi ateist ve feminist imiş. Her nasılsa, üç kitabını okumama rağmen kendisiyle ilgili tek düşüncem tam bir aşk kadını olduğudur. Gerisiyle ilgili en ufak bir ipucu yok. Doğrusu kitaplara kendinden bir şey katmadığını bile düşünmeye başladım şuan. Neyse özel hayatıyla kitaplarını birbiriyle ilişkilendirememiş olabiliriz ama bu romanlarının harika olmadığı anlamına gelmiyor.
Yukarıda gördüğünüz kitapları okuyabildim henüz. Kapaklardan anlaşılacağı üzere yazar deniz kenarında, küçük, şirin, alabildiğine sıcak kanlı insanların yaşadığı kasabaları tercih ederek bizi can evimizden vuruyor. Eh böyle yerler aşk hikayeleri için çok müsait. Romantik komedi filmlerinde eleştirdiğim mükemmel çiftlerin mükemmel şehirlerde tanışıp mükemmel aşklar yaşamaları gerçek hayatta pek olmaz. Bu kitapların da eleştirilebilecek tek yanı bu benim için.
Yine neyse diyerek olumsuz eleştiriden olumlu eleştiriye geçiyorum. Yazarın çok iyi bir betimleme yeteneği var ki, ben sanki şuan İrlanda'da bir kasabayı, Yunanistan'da da bir adayı gidip görmüş bulunuyorum :) Yani beni koyun Aiya Anna adasına yolumu bulurum. En son okuduğum Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler'i çok beğendim. Turistik yerlere sıradan bir turist gibi bakmamaya odaklanmış. Bir turist olarak çok fazla yerde bulunmuş olmama rağmen şu kitaptaki olaylardan bir tanesinin bile başıma gelmemiş olması, benim bildiğimiz sıradan bir turist olduğumun kanıtıdır :) Yazar kitapta demek istemiş ki, bir senin yaptığın gibi tatil var (ot gibi), bir de böyle bir tatil var. Neyse. Kitapların dinlendirici bir yanı da vardır ki söylemeden olmaz. İçinde olay var ama ne kafanızı karıştıracak ne de sizi heyecanlandıracak. Sadece sırası gelince olayların çözülmesi için sakin sakin okunacak kitaplar. Her zaman değil ama bazen böyle romanlar iyi gider diyerek tavsiye ederim.
29 Haziran 2013
Batı Yakası Hikayesi
1961 yapımı eski mi eski bu müzikal bende hayranlık uyandırmıştır diye söze girelim. Filmin gereksiz diyaloglarından yakınan, sıkıcı ya da uzun olduğunu düşünenler var. Ben filmi yeterince hareketli bulduğumdan şikayet etmeyeceğim. Porto Rikolu göçmenlerin çetesi Köpekbalıkları ve beyazların çetesi Jetler arasındaki sokak çatışması başlangıçta esprili bir havayla anlatılmış. Filmin ilk bölümünde daha çok Porto Rikoluların Amerikalılaşmaması ve girdikleri göçmen psikolojisine yer verilmiş. Ayrımcılığın had safhada olduğu ve aslında herkesin bir şekilde göçmen olduğu bir ülkede gerçek Amerikalıların kim olduğu da sorgulanmış. Şöyle ki eğer Avrupa kökenli beyaz bir göçmensen Amerikalı olarak kabul görebilirsin. Latin ya da siyahi isen hele bir de aksanlı konuşuyorsan vay haline. Irkçılıkla başlayıp Amerikanın tüketim kültürüne ve pahalılığına da eleştiri getirilmiş. Bu anlamda benim filmde en beğendiğim sahne America sahnesidir:
25 Mayıs 2013
Angus & Julia Stone
En son bloguma ne zaman yazdığımı görünce şaşırmadım. Çünkü aylardır nasıl bir yoğunluğun içinde olduğumu ben bilirim:V O kadar zamandan sonra ne yazsam diye düşünmekten tez konuma vakit kalmadı onu da yine ben bilirim:V Deli gönül sevdasını da ben bilirim:V Neyse.
6 aydır filan dinliyorum Angus & julia Stone ikilisini. Araştırdım ki pek bilinen bir grup değilmiş. Çok popüler olmamaları benim için sevindirici, ama sevgili okurlarıma da tanıtmadan olmazdı. Şarkıları yolculuklarda iyi gidiyor benden söylemesi ;) Özellikle tavsiye edeceğim şarkılarsa şöyle:
5 Mart 2013
25 Ocak 2013
Doomsday-Doctor Who
6 Ocak 2013
Ayın Şarkıları Lana Del Rey'den
Etiketler
- Doğa (5)
- filmler (39)
- Gezi (6)
- Kitaplar (11)
- Kültür Sanat (7)
- Moda Dekorasyon (4)
- Müzik (11)
- Özel Günler (5)
- TV (7)